Dikkat! Panik Atak Olabilirsiniz

01:09 Uzm. Klinik Psikolog/Psikoterapist MELTEM OK 0 Yorumlar



Danışan: “Evlenmek üzereydim, eşimi ailemle tanıştırmaya götürmüştüm ve ilk atak beni şehirler arası otobüste yakaladı. Bir şeylere konsantre olmaya çalışıyordum fakat yavaş yavaş kontrolü kaybettiğimi hissettim. Kalkıp su içmek iyi bir fikir gibi geldi, kalktım koltuktan otobüsün koridorunda arkaya doğru ilerledim birden bire her şey yok olmaya başladı, kalp atışlarım hızlandı, ter boşaldı ve ben ölüme yaklaştığımı hissettim. İnanılmaz bir daraltı, ölüm korkusu ve nefes darlığı vardı. Kız arkadaşıma otobüsü durdurmasını söyledim, gittikçe her şey fluleşiyor anlamını yitiriyordu. Deliriyorum zannettim”.

“Daha sonraki dönemlerde tetikleyicileri keşfettim ve onlardan uzak durmaya başladım. Mesela artık otobüse binemediğim gibi, trene, dolmuşa hatta ve hatta uçağa binemedim. Gittikçe hayat standartlarım düşmeye, kendimi her şeyden uzaklaştırmaya başladım, bunu fark ediyordum ama yine de kendimi alamıyordum”

Atakların tekrarlaması an meselesidir ve ataklar tekrarlar. Hasta, her yeni atak ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden yaşamaya ve acil servislere taşınmaya başlar. Yeniden muayene, yeniden incelemeler yapılır ancak hiçbir şey bulunmaz. Hasta, kalbinde ya da beyninde kötü bir şey olduğuna, ancak doktorların bunu bir türlü bulamadığına inanmaya başlar. Bazen de yanlış tanı konularak hasta, antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından tansiyon ve kalp ilacına, vitamine kadar değişik ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılır, hatta anjiyo yaptıran hastalar bile vardır, ancak bir türlü iyileşemezler.

Ataklar tekrarladıkça, hasta, ataklar arasındaki dönemde gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir panik atağının geleceğini beklemeye başlar. Bu endişeli bekleyişe “beklenti anksiyetesi” adı verilir. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı daha çok arttırır. Ataklar sıklaştıkça, kalp krizi geçirip ölme, felç olma ya da kontrolünü kaybedip çıldırma korkuları pekişir.

Hastalar, evde kimsenin olmadığı bir zamanda kalp krizi geçirmekten ve hastaneye ulaşamadan ölmekten ya da kontrolünü kaybederek çıldırıp intihar etmekten, kendisine ya da yakınlarına bıçak ve bu gibi bir şeyle zarar vermekten, başkalarının bulunduğu ortamlarda çılgınca ve garip davranışlarda bulunarak rezil olmaktan şiddetle korkar. Bu düşüncelerin sürekli aklına gelmesinden dolayı da yoğun bir üzüntü duyarlar.

Yoğun davranışlar değişiyor: Bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında gerçekleşeceğine inandıkları ” felaketler” e karşı bazı önlemler almaya ve kimi davranışlarını değiştirmeye başlarlar. Ataklara neden olabileceğini düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden vazgeçerler. Ataklara karşı evden çıkarken alkol / madde/ ilaç / kullanırlar. Ataklar sırasında kullanmak üzerede yanlarında ilaç, su, yiyecek v.b. taşırlar. Ataklar sırasında olabileceklere karşı önlem alırlar. Bu hastalar, gerektiğinde acil yardımı çabuk alabilmek için bütün günlerini hastane bahçesinde geçirmeyi ya da güzergahlarını muayenehane, eczane ve acil servis bulunan yerlerden seçmeyi tercih ederler.

Panik atak nedir? Bu ataklar sırasında neler olmaktadır?

Panik atak aniden ortaya çıkan ve genellikle on dakika içinde doruk noktaya ulaşan, yoğun korku ya da rahatsızlık duyma dönemidir. DSM-IV’e göre bir panik atağın varlığında söz etmek için aşağıdaki 13 belirtiden en az dördünün (ya da daha fazlasının) bulunması gereklidir.

1.      Çarpıntılar, kalbin güçlü atması, ve ya kalp atışlarının hızlanması
2.      Terleme
3.      Titreme, sarsılma
4.      Boğulma ve ya nefessiz kalma duygusu
5.      Boğaza bir şey kaçmış da boğuluyormuş korkusu
6.      Göğüs ağrısı
7.      Mide bulantısı, karında rahatsızlık
8.      Derealizasyon (Gerçek değil ya da hayalmiş duygusu), veya depersonalizasyon (kişinin kendinden ayrılması duygusu)
9.      Delirme ya da kontrolü kaybetme korkusu
10.  Ölme korkusu
11.  Karıncalaşma, uyuşma, hissizleşme
12.  Üşüme ve ya ateş basması


Başta panik bozukluk olmak üzere birçok psikiyatrik bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda görülen yoğun korku, kaygı, yoğun endişe karışımı bir nöbettir. Kalp krizi ya da damar tıkanıklığı değildir.
Günümüzün değişken yaşam ortamlarında, yaşam kaygılarının artması, maddi ve manevi kaos ile belirsizlik durumunun yarattığı “hiçlik duygusu”nun çoğalmasıyla paralellik gösteren panik atak, tüm dünyada toplum sağlığını tehdit eder boyuta gelmiş durumdadır. “Psikolojik bir sendrom” olarak tarif edilmesine karşın, hasta, çoğunlukla yaşadıklarının gerçekten fiziksel kaynaklı sorunlar olduğunu ama kimsenin hastalığının gerçek sebebini bulamadığını düşünmektedir. Doktorların hastanın durumuna “psikolojik” tanısı koymasının ardından, bu sefer de bilinçsiz hasta yakınlarının tavrı hastaya zarar vermektedir. Panik atağın önemsiz bir sorun olduğunun düşünülmesi ve kişiye “hastalık hastası” yakıştırmasının yapılması panik ataklı hastanın durumunu zorlaştırmaktadır. Kendisini yalnız ve çaresiz hisseden hasta ise kısır döngü içine girmektedir.

Özellikleri:
Hastalığın başlangıç yaşı değişkenlik göstermektedir. Çocuklarda çok nadir ortaya çıkan hastalığın ilk ortaya çıkış yılları 18-25 yaş arasıdır. Hastalık 30-40’lı yaşlarda yüzünü ciddi biçimde göstermektedir. Genellikle hastaların hayatlarındaki bir şeyi değiştirmek üzere oldukları zamanlarda gözlenir; evlilik, aileden ayrılıp başka bir bölgede yaşamaya başlama, üniversite yaşamı, iş değiştirme, topluluk karşısında konuşma yapma vb. durumlarda ortaya çıkar.

Panik atağın genetik olup olmadığı konusunda herhangi bir bulguya rastlanmamıştır ancak bazı fizyolojik rahatsızlıkların panik atağı tetiklediği araştırma sonuçlarından elde edilmiştir.Panik atak krizi geldiğinde 5-45 dakika sürmekte ve şiddeti hastadan hastaya değişmektedir.

Panik atak hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Krizler ve ölüm korkusu gibi nedenlerle hasta evde tek başına kalamamak, tek başına dışarı çıkamamak gibi olumsuzluklarla karşılaşmaktadır. Sürekli başına kötü bir şey geleceği ve yabancıların ona yardım etmeyeceğinden korkan bazı hastalar mesleklerini sosyal hayatlarını bırakmak zorunda kalabilmektedirler. Hasta bazen bilinç altında biriktirdiği korkularını sanki gerçekmiş gibi görebilir. Korkuların ve yaşananların ciddiye alınmaması ise ailevi ilişkilerin zedelenmesine dahi yol açabilmektedir. İzole bir hayat yaşayan hastaların durumu ise ağırlaşmaktadır.

Panik atakla panik bozukluk aynı değildir. Panik bozukluk kalp krizi geçireceğini, öleceğini, atakların tekrar olacağını, felç geçireceğini düşünerek sürekli endişe, korku içinde bulunma şeklindedir. Başka bir rahatsızlığa bağlı olarak ortaya çıkmaz.

Tedavi

Panik atak tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Hastaya öncelikle hastalığı nasıl kontrol edebileceği öğretilmektedir. Bunu başarabilen hasta ilerleyen zamanlarda panik atağı tamamen hayatından çıkartabilmektedir.

Panik atak tedavisindeki en büyük sorun hastanın fiziksel bir rahatsızlığı olduğuna inanması ve bu nedenle psikolojik desteği geç aramasıdır. Yapılan araştırmalar, panik atak tanısı konulan hastaların yüzde yetmişinin hastalığın ne olduğunu bulmak için en az on doktora gittiğini göstermektedir. Birçok defa tam sağlık denetimi (check-up) yaptırmış ve gereksiz bir sürü ilaç kullanmış olan hasta doğru yere geldiğinde panik atak teşhisi koymak ise kolay olmaktadır. Psikiyatristler ve psikologlar tarafından tedavi edilen ve dönem dönem ilaç kullanılmasını da gerektiren tedavi aşamasında hastanın doktoruna güvenmesi çok önemlidir. Güven duyulan ve rahat hissedilen bir uzmana gidilmesi tedavi sürecini hızlandırabilmektedir.

Tedavi sırasında nefes ve rahatlama egzersizleri, atağın üstüne gitme teknikleri ve kas gerginliğini yok etmeye yönelik alıştırmalar hastaya öğretilmekte ve uygulanmaktadır. En sık kullanılan psikoterapi tekniği bilişsel-davranışçı terapi tekniği ve EMDR terapi tekniğidir. Panik atağın bir hastalık olduğu kavranmalı, buna göre tedaviye devam edilmelidir.

Tedavi yöntemleri

Farmakoterapi (İlaçlı tedavi): Teşhisi konulan Panik Atak hastalarına uygun ilaçlar verilerek tedavisini öngörür.

Psikoterapi: Hastalığın tamamen ortadan kalkması için önerilen tedavi yöntemidir. Hastanın, olanları anlamlandırması ve kontrolü ele alması önemlidir. Panik atakla çalışırken bir çok tedavi tekniği kullanılır. Bu; uzmanın profesyonelliğine ve hastanın hayat öyküsüne bağlı olarak değişir.

Kullanılan teknikler;

Bilişsel-Davranışçı Psikoterapi;

Dinamik Psikoterapi,

Hipnoz,

EMDR( Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden Yapılandırma)
EMDR ve Panik Atak Tedavisi:

EMDR travmalarla, stres ve kaygı bozukluklarıyla çalışırken kullandığımız bir tekniktir. EMDR tekniğiyle çeşitli semptomlar ve hastalık gruplarıyla çalıştık ve bir çok hastamızın tüm semptomlarının ortadan kalktığını ve hayatlarına normal  bir şekilde devam ettiklerini gözlemledik. Kısa sürede sonuca ulaştıran bir teknik olmasıyla son zamanlarda tercih edilen bir yöntemdir.

0 yorum: