Dikkat! Panik Atak Olabilirsiniz
Danışan: “Evlenmek üzereydim, eşimi ailemle tanıştırmaya götürmüştüm ve ilk atak beni şehirler arası otobüste yakaladı. Bir şeylere konsantre olmaya çalışıyordum fakat yavaş yavaş kontrolü kaybettiğimi hissettim. Kalkıp su içmek iyi bir fikir gibi geldi, kalktım koltuktan otobüsün koridorunda arkaya doğru ilerledim birden bire her şey yok olmaya başladı, kalp atışlarım hızlandı, ter boşaldı ve ben ölüme yaklaştığımı hissettim. İnanılmaz bir daraltı, ölüm korkusu ve nefes darlığı vardı. Kız arkadaşıma otobüsü durdurmasını söyledim, gittikçe her şey fluleşiyor anlamını yitiriyordu. Deliriyorum zannettim”.
Atakların tekrarlaması an meselesidir ve ataklar
tekrarlar. Hasta, her yeni atak ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden yaşamaya ve
acil servislere taşınmaya başlar. Yeniden muayene, yeniden incelemeler yapılır
ancak hiçbir şey bulunmaz. Hasta, kalbinde ya da beyninde kötü bir şey olduğuna,
ancak doktorların bunu bir türlü bulamadığına inanmaya başlar. Bazen de yanlış
tanı konularak hasta, antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından tansiyon
ve kalp ilacına, vitamine kadar değişik ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılır,
hatta anjiyo yaptıran hastalar bile vardır, ancak bir türlü iyileşemezler.
Ataklar tekrarladıkça, hasta, ataklar arasındaki
dönemde gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir panik atağının
geleceğini beklemeye başlar. Bu endişeli bekleyişe “beklenti anksiyetesi” adı
verilir. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı
daha çok arttırır. Ataklar sıklaştıkça, kalp krizi geçirip ölme, felç olma ya
da kontrolünü kaybedip çıldırma korkuları pekişir.
Hastalar, evde kimsenin olmadığı bir zamanda kalp
krizi geçirmekten ve hastaneye ulaşamadan ölmekten ya da kontrolünü kaybederek
çıldırıp intihar etmekten, kendisine ya da yakınlarına bıçak ve bu gibi bir
şeyle zarar vermekten, başkalarının bulunduğu ortamlarda çılgınca ve garip
davranışlarda bulunarak rezil olmaktan şiddetle korkar. Bu düşüncelerin sürekli
aklına gelmesinden dolayı da yoğun bir üzüntü duyarlar.
Yoğun
davranışlar değişiyor: Bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında
gerçekleşeceğine inandıkları ” felaketler” e karşı bazı önlemler almaya ve kimi
davranışlarını değiştirmeye başlarlar. Ataklara neden olabileceğini
düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden vazgeçerler. Ataklara
karşı evden çıkarken alkol / madde/ ilaç / kullanırlar. Ataklar sırasında
kullanmak üzerede yanlarında ilaç, su, yiyecek v.b. taşırlar. Ataklar sırasında
olabileceklere karşı önlem alırlar. Bu hastalar, gerektiğinde acil yardımı
çabuk alabilmek için bütün günlerini hastane bahçesinde geçirmeyi ya da
güzergahlarını muayenehane, eczane ve acil servis bulunan yerlerden seçmeyi
tercih ederler.
Panik atak nedir? Bu ataklar sırasında neler
olmaktadır?
Panik atak aniden ortaya çıkan ve
genellikle on dakika içinde doruk noktaya ulaşan, yoğun korku ya da rahatsızlık
duyma dönemidir. DSM-IV’e göre bir panik atağın varlığında söz etmek için
aşağıdaki 13 belirtiden en az dördünün (ya da daha fazlasının) bulunması
gereklidir.
1.
Çarpıntılar, kalbin güçlü atması, ve ya kalp
atışlarının hızlanması
2.
Terleme
3.
Titreme, sarsılma
4.
Boğulma ve ya nefessiz kalma duygusu
5.
Boğaza bir şey kaçmış da boğuluyormuş korkusu
6.
Göğüs ağrısı
7.
Mide bulantısı, karında rahatsızlık
8.
Derealizasyon (Gerçek değil ya da hayalmiş duygusu),
veya depersonalizasyon (kişinin kendinden ayrılması duygusu)
9.
Delirme ya da kontrolü kaybetme korkusu
10. Ölme
korkusu
11. Karıncalaşma,
uyuşma, hissizleşme
12. Üşüme
ve ya ateş basması
Başta panik
bozukluk olmak üzere birçok psikiyatrik
bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda görülen yoğun korku, kaygı, yoğun
endişe karışımı bir nöbettir. Kalp krizi ya da damar tıkanıklığı değildir.
Günümüzün
değişken yaşam ortamlarında, yaşam kaygılarının artması, maddi ve manevi kaos
ile belirsizlik durumunun yarattığı “hiçlik duygusu”nun çoğalmasıyla paralellik
gösteren panik atak, tüm dünyada toplum sağlığını tehdit eder boyuta gelmiş
durumdadır. “Psikolojik bir sendrom” olarak tarif edilmesine karşın, hasta,
çoğunlukla yaşadıklarının gerçekten fiziksel kaynaklı sorunlar olduğunu ama
kimsenin hastalığının gerçek sebebini bulamadığını düşünmektedir. Doktorların
hastanın durumuna “psikolojik” tanısı koymasının ardından, bu sefer de
bilinçsiz hasta yakınlarının tavrı hastaya zarar vermektedir. Panik atağın
önemsiz bir sorun olduğunun düşünülmesi ve kişiye “hastalık hastası”
yakıştırmasının yapılması panik ataklı hastanın durumunu zorlaştırmaktadır.
Kendisini yalnız ve çaresiz hisseden hasta ise kısır döngü içine girmektedir.
Özellikleri:
Hastalığın
başlangıç yaşı değişkenlik göstermektedir. Çocuklarda çok nadir ortaya çıkan
hastalığın ilk ortaya çıkış yılları 18-25 yaş arasıdır. Hastalık 30-40’lı
yaşlarda yüzünü ciddi biçimde göstermektedir. Genellikle hastaların
hayatlarındaki bir şeyi değiştirmek üzere oldukları zamanlarda gözlenir;
evlilik, aileden ayrılıp başka bir bölgede yaşamaya başlama, üniversite yaşamı,
iş değiştirme, topluluk karşısında konuşma yapma vb. durumlarda ortaya çıkar.
Panik atağın
genetik olup olmadığı konusunda herhangi bir bulguya
rastlanmamıştır ancak bazı fizyolojik rahatsızlıkların panik atağı tetiklediği
araştırma sonuçlarından elde edilmiştir.Panik atak krizi geldiğinde 5-45 dakika
sürmekte ve şiddeti hastadan hastaya değişmektedir.
Panik atak
hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Krizler ve ölüm
korkusu gibi nedenlerle hasta evde tek başına kalamamak, tek başına dışarı
çıkamamak gibi olumsuzluklarla karşılaşmaktadır. Sürekli başına kötü bir şey
geleceği ve yabancıların ona yardım etmeyeceğinden korkan bazı hastalar
mesleklerini sosyal hayatlarını bırakmak zorunda kalabilmektedirler. Hasta
bazen bilinç altında biriktirdiği korkularını sanki gerçekmiş gibi görebilir. Korkuların
ve yaşananların ciddiye alınmaması ise ailevi ilişkilerin zedelenmesine dahi
yol açabilmektedir. İzole bir hayat yaşayan hastaların durumu ise
ağırlaşmaktadır.
Panik atakla
panik bozukluk aynı değildir. Panik bozukluk kalp krizi geçireceğini,
öleceğini, atakların tekrar olacağını, felç geçireceğini düşünerek sürekli endişe,
korku içinde bulunma şeklindedir. Başka bir rahatsızlığa bağlı olarak ortaya
çıkmaz.
Tedavi
Panik atak
tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Hastaya öncelikle hastalığı nasıl kontrol
edebileceği öğretilmektedir. Bunu başarabilen hasta ilerleyen zamanlarda panik
atağı tamamen hayatından çıkartabilmektedir.
Panik atak
tedavisindeki en büyük sorun hastanın fiziksel bir rahatsızlığı olduğuna
inanması ve bu nedenle psikolojik desteği geç aramasıdır. Yapılan araştırmalar,
panik atak tanısı konulan hastaların yüzde yetmişinin hastalığın ne olduğunu
bulmak için en az on doktora gittiğini göstermektedir. Birçok defa tam sağlık
denetimi (check-up) yaptırmış ve gereksiz bir
sürü ilaç kullanmış olan hasta doğru yere geldiğinde panik atak teşhisi koymak
ise kolay olmaktadır. Psikiyatristler ve psikologlar
tarafından tedavi edilen ve dönem dönem ilaç
kullanılmasını da gerektiren tedavi aşamasında hastanın doktoruna güvenmesi çok
önemlidir. Güven duyulan ve rahat hissedilen bir uzmana gidilmesi tedavi
sürecini hızlandırabilmektedir.
Tedavi sırasında
nefes ve rahatlama egzersizleri, atağın üstüne gitme teknikleri ve kas
gerginliğini yok etmeye yönelik alıştırmalar hastaya öğretilmekte ve
uygulanmaktadır. En sık kullanılan psikoterapi tekniği bilişsel-davranışçı
terapi tekniği ve EMDR terapi tekniğidir. Panik atağın bir hastalık olduğu
kavranmalı, buna göre tedaviye devam edilmelidir.
Tedavi yöntemleri
Farmakoterapi (İlaçlı
tedavi): Teşhisi konulan Panik Atak hastalarına uygun ilaçlar verilerek
tedavisini öngörür.
Psikoterapi: Hastalığın
tamamen ortadan kalkması için önerilen tedavi yöntemidir. Hastanın, olanları
anlamlandırması ve kontrolü ele alması önemlidir. Panik atakla çalışırken bir
çok tedavi tekniği kullanılır. Bu; uzmanın profesyonelliğine ve hastanın hayat
öyküsüne bağlı olarak değişir.
Kullanılan teknikler;
Bilişsel-Davranışçı
Psikoterapi;
Dinamik
Psikoterapi,
Hipnoz,
EMDR(
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden Yapılandırma)
EMDR ve Panik Atak Tedavisi:
EMDR
travmalarla, stres ve kaygı bozukluklarıyla çalışırken kullandığımız bir
tekniktir. EMDR tekniğiyle çeşitli semptomlar ve hastalık gruplarıyla çalıştık
ve bir çok hastamızın tüm semptomlarının ortadan kalktığını ve hayatlarına
normal bir şekilde devam ettiklerini gözlemledik.
Kısa sürede sonuca ulaştıran bir teknik olmasıyla son zamanlarda tercih edilen
bir yöntemdir.
0 yorum: